Fehmi Koru*
Pazar günü seçim yok, en yakın seçim ‘yerel seçim’ ama o da mart ayının sonunda. Yine de sorumu sorayım: Önümüzdeki pazar günü seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?
Böyle bir soruyu anket şirketleri belli aralıklarla soruyorlar. Metropoll de 10-16 Ekim tarihleri arasında vatandaşlara sormuş.
Sonuçlar bana çok ilginç geldi.
Mayıs ayında yapılan seçimde %35.32 oranında oy almış olan AK Parti’ye oy vermeyi düşünenlerin oranı %15.2…
CHP son seçimde %25.41 oy almıştı, ona oy vermeyi düşünenler %15.2…
MHP %10.04 oy almıştı, şimdi %4.7 alabiliyor.
İYİ Parti’nin oyu %9.90’dı, o da %5.7’ye düşmüş görünüyor.
Seçime Yeşil Sol Parti adıyla katılıp %8.79 oy almış parti şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) adını aldı, onun alabileceği oy da %5.9 görünüyor.
Yeniden Refah Partisi’ne oy verebilecekler %1.3, Zafer Partisi’ne verebilecekler %1.4, diğer partilerin oyları da toplam %3.4.
Geriye kalanlar, “Kararsızım” diyenler (20.3), protesto oyu kullanacaklar (11.8) ve cevap vermek istemeyenler (%7.1) olarak %39.2 ile en kalabalık grubu oluşturuyor…
Herhalde bu denli mevcut partilere ilgisizlik daha önce pek görülmüş değil.
Bu tablo bazılarımıza sürpriz gelebilir ama bana gelmedi; son seçimde pek çoğumuz oyunu pek gönülden kullanmadık; kullandıktan sonra olaylar beklentilerimize uygun gitmediği için bazılarımızı pişman edecek gelişmeler yaşandı. Halen de yaşanıyor.
[İktidar cephesi yerel seçime beş ay kala kendilerine yönelik ilgisizliğin farkında gibi. Kendileri de anketler yaptırıyor. Metropoll’ün “Türkiye iyiye mi, kötüye mi gidiyor?” sorusuna verilen cevaplar şöyle: “İyiye gidiyor” %23.0; “Kötüye gidiyor” %66.9… “Ekonomi iyi yönetiliyor” diyenler %20.6’da kalırken, iyi yönetilmediğini söyleyenlerin oranı %76… Olumsuz bakanlar AK Parti’de (56.0) ve MHP’de de (%59.2) yüksek. İktidarda alarm zilleri çalıyor olmalı.]
Tabloya bakarak hayıflanacak tek nokta, siyasi partilerden hiçbirinin oy vermeyi düşündürecek halde görünmemesi…
Normalde, bir veya birden çok parti hayal kırıklığı yaşatsa bile, mevcutlar arasından hiç değilse bir partiye doğru kayış yaşanır. Geçmişte bunun pek çok örneği görüldü, en son örneği ile 2002 seçimi öncesinde karşılaşılmıştı. Seçmen o seçimde kısa süre öncesine kadar iktidarda bulunan partileri -DSP, ANAP ve MHP’yi ve bu arada DYP’yi de- yüzde 10 barajına gömerken, yeni kurulmuş AK Parti’yi oy verilebilir parti olarak görmüştü.
Kamuoyu yoklamalarına da seçimden önce yansımaktaydı o tablo.
Bu defa seçmen mevcut partilere seçimde yüz vermeyecek görünüyor.
Genellikle böyle ortamlarda ya yeni bir parti ortaya çıkar ya da mevcut partiler kendilerini seçmene yeniden tercih edilebilir hale getirmek amacıyla değişime uğrarlar.
Ufukta kurulduğunda derhal ilgileri üstünde toplayacak yeni bir parti yok; varsa da hiç değilse benim bir bilgim bulunmuyor. Yalnızca CHP’de, sıkça kullanılan ‘değişim’ kavramı eşliğinde, kendini yenileme arzusu hissediliyor.
CHP’de değişimin gerçekleşmesi ihtimali var mı?
Metropoll’ün araştırmasında bu soruya da cevap teşkil edebilecek bulgular bulunuyor.
“Özgür Özel’in mi Kemal Kılıçdaroğlu’nun mu CHP genel başkanı olmasını istersiniz?” sorusu bütün deneklere sorulmuş. Halkımız Özgür Özel’i (%46.5) Kemal Kılıçdaroğlu’ndan (%22.5) fazla istiyor. Bir mislinden bile fazla.
Verilere biraz yakından bakınca, bir önceki seçimde oyunu CHP’ye vermiş seçmenlerin tercihlerinde de durumun pek farklı olmadığı anlaşılıyor: Ö. Özel %58.5, K. Kılıçdaroğlu %27.9…
Daha da önemlisi, Metropoll’ün bir ay önceki anketinde K. Kılıçdaroğlu (%44.2), Ö. Özel’in (%41.9) önünde gidiyormuş. Durum bir ayda tersine dönmüş…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.
[İki kamptan da tanıdıklarım var. Kılıçdaroğlu’na yakın bir dostum ve Özel’e yakın bir tanıdığım ile kurultaya yansıyacak durumu ayrı ayrı konuştuğumda ikisi de kendilerinin desteklediği adayın önde olduğunu söylediler. Hem de kesin ifadelerle. İki taraftan biri kurultayda sürprizle karşılaşacak.]
Yerel seçimde bu tablo değişir mi?
Değişebilir elbette, ancak bugün durum Metropoll araştırmasına göre bu.
[Araştırmada bütün partilerin ve herkesin dikkatle değerlendirmesi gereken biri ‘100. Yılında Cumhuriyet’ diğeri de ’Cumhuriyet’in kazanımları ve değerleri’ olan özel iki bölüm var. Atatürk, hilafet, laiklik gibi konularda daha önce pek sorulmayan sorular da sorulmuş. Cevaplar toplumun pek çok ayrıntıda büyük çapta buluştuğuna ışık tutuyor.]